3 Ağustos 2008 Pazar

Ah Şu Cari Açık!!!


Cari işlemler dengesi yani döviz gelirleri ve döviz giderleri dengesi... 2001 yılından sonra iyice bozulmaya başlayan cari işlemler dengesi gittikçe ülkenin başına dert olmaya başlayacak. Aslında pek fark edilmese de şu anda da üzerinde durulması derhal çözüm bulunması geren bir konu. Şimdilik bizde çözümü değil de öncelikle sorunu ortaya koyacağız. Cari işlemler açığı bir ekonomiye giren döviz ile çıkan döviz arasında ki farktır. Bu açık hesaplanırken dış ticaret dengesi ki en önemlisidir, hizmetler dengesi, gelir dengesi ve cari transferler dikkate alınır. Cari açığı etkileyen en önemli faktör ise dış ticaret dengesi dolayıyla döviz kurlarıdır. Bunun yanında açığın nasıl finanse edildiği ayrıca ekonominin rekabet gücü, dış piyasalar gibi diğer etkenlerde söz konusudur. Özelleştirmeler, yabancı sermaye girişi, iç ve dış borçlanma gibi seçeneklerle açık finanse edilebiliyorsa ekonomik kriz yaşanmaz.

Ülke ekonomimiz rekorlar kırarak her geçen yıl cari açığını artırıyor. 2008 yılında cari açığın 51 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ancak halen bu açığı finanse edebildiğimiz için ekonomik kriz yaşamış durumda değiliz. Türkiye bu açığı finanse etmek için özelleştirme ve yabancı sermaye girişlerine başvurmaktadır. Özelleştirmeler ile sabit sermaye girişi sağlanıyor ancak onlarda işe başladıkları zaman yeni teknolojileri ile istihdamı azaltıyorlar. Hani bir atasözü vardır, “ Hazıra dağ dayanmaz.” diye bizimde sonsuza dek özelleştirecek varlığımız maalesef yok. Yabancı sermaye girişleri ise sonsuza dek Türkiye’nin yanında olamayacağı kesin gözüküyor. Adı üstünde sıcak para her zaman sıcak ortamı seviyor.

Cari açığın bu kadar artmasını en önemli nedeni şüphesiz dış ticaret açığının hızla artmasıdır.. İhracat rakamlarımız bugünlerde rekor seviyelere ulaştığı doğrudur. Bir önceki döneme göre yüzde 25’e yakın artmayı başaran ve 109 milyar doları geçen ihracat rakamlarımız dış ticaret açığımıza bir türlü derman olamamaktadır. Çünkü ithalatımız ihracatımızdan daha hızlı bir şekilde artmaktadır. En yüksek ihracatı ise taşıt araçları gerçekleştirmektedir. Bu da gösteriyor ki zaten ihracatı yapan biz değil yine Türkiye’de yatırım yapan yabancı sermayedir. Yani biz pastanın sadece küçük kısmından pay alırken onlar pastayı dışarı taşıyorlar. Kriz döneminden sonra artan yatırım harcamaları ile, teknoloji ve üretim makineleri üretemediğimiz için dışardan almak zorunda kalınca, ithalat rakamlarımız iyice arttı. Ayrıca petrol ve enerji fiyatlarının artması ile bu artışları üreticiler fiyatlarına yansıtamayınca sonuç olarak cari açığın daha da artmasına neden oldu. Aynı zamanda rekabete dayanamayan ucuz işgücüne dayalı üretim yapan ihracatçılar döviz kurları nedeniyle ara mal ve hammadde alımlarında daha çok ithalata yönelmesi ile cari denge açığımız daha arttı.

Krizden bu yana uygulanan yüksek faiz politikası ile Türk Lirası’na olan güven yeniden tazeleniş yerli ve yabancı yatırımcılar ülkeye çekilmede başarılı olundu ve yeniden ekonomi büyüme trendine girmeyi başarmıştı. Ancak unutmamak gerekir ki daha öncede söylediğim gibi yabancı sermayeye güven olmaz.

Tüm bu ekonomik gerçekliklere rağmen yine de insan düşünmeden edemiyor. Acaba Anayasa Mahkemesi’ne “cari açığı kapatma” davası açılsa çözüm olur mu?

Hiç yorum yok: