Piyasalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Piyasalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ocak 2015 Cuma

Merkez Bankası Baskılara Yenik Düştü


                                             
Erdem Başçı ekonomi tarihimizin en önemli Merkez Bankası Başkanlarından biridir. Hem küresel kriz dönemini iyi bir şekilde yönetmiştir hem de fırsata çevirmiştir. Hem faizleri çeşit çeşit sunmuş kaçacak nokta bırakmamış hem de enflasyonla mücadele etmiştir. Kabul görmüştür. Olmaz denileni yapmıştır.

Ama son açıklamaları şaşkınlık yarattı. Salı günü enflasyon raporu yayınladı. Çıktı basının karşısına enflasyonu düşüreceğiz. Son 45 yılın en düşük seviyesine getireceğiz. Dedi.  Zaten önemli olan bu değil mi? Merkez Bankası’nın ana amacı “fiyat istikrarını sağlamak” değil mi? Taktir ettik. Sağlam duruş sıkı duruştur dedik. Son toplantıda politika faizinde sembolik düşüş yaptı. Koridora dokunmadı. Bağımsızlık diyemedi. Özerklik yeter dedi. Normaldir. Baskıdan kurtulacak dedik. Ve çekincesinin kur olduğunu herkes biliyordu.

Salı günü ise gelen bir soruya hiç beklenmedik bir cevap verdi. Enflasyon 1 puan düşük gelirse 4 Şubatta toplanır faiz indiririz dedi. Dünyanın hiçbir yerinde Merkez Bankası başkanı böyle bir açıklama yapmaz. Yapamaz. Bu piyasaya müdahale etmektir. Hem de kendi politikasının aksine. Hem kurdan korkacaksın hem de daha ortada hiçbir şey yokken çıkıp faiz indirebilir diyeceksin. Hem koridora daha 15 gün önce dokunmayacaksın hem de çıkıp 50 baz puan bile indirebiliriz diyeceksin.
Dedi. Ve kur 2.42 oldu. Rekor yüksek seviyelere çıktık. Yüzde 2.5 değer kaybeden TL oldu. 2 günde. Bir ülkenin para birimi bu kadar mı itibarsızlaştırılır. Yıllarca emek verilen politika bir gündü bu şekilde çöpe mi atılır?

Şimdi 3 Şubat’ta enflasyon rakamları açıklanacak. Beklendiği gibi 1 puan düşük gelirse faiz indirimi yapılacak. Kur 2.50 olursa ki oldukça yakın. Döviz satım ihalesiyle mi söndürülecek ateş? Bu rakamlar enflasyonu yeniden yukarı çekmeyecek mi? Kaldı ki faizden kazanılan para yok bu ülkede. Bu ülkede parayı götüren dolardan götürdü zaten. Yabancı yatırımcı faiz düştü hadi doğrudan yatırım yapalım mı diyor? 1 yılda alacağı faizi zaten kurdan kazandı 2 ayda. Kur yükseldi benzine zam geldi. Yani söylemlerin faturasını ödeyen bu ülkenin vatandaşları oluyor.

Siyasi baskı Merkez Bankası’nı çok büyük bir hataya sevk etti. Faturası ağır olabilir. işler kötü gidince yeniden olağanüstü toplanıp faiz artırmak nasıl bir izlenim bırakacak ?  İtibarı kazanmak zor olacaktır. Çünkü ülkeye girecek yatırımcı önce Merkez Bankası’nın bağımsızlığına bakar.

23 Aralık 2014 Salı

ABD Büyüme




Yılı kapatmadan açıklanacak son veri... ABD büyüme...

Küresel ekonomi can çekişirken büyümeye devam eden ABD son rakamlarda da iyi bir veri bekliyor. son büyüme rakamının yüzde 4 revize edilmesi ve rakamın 4.3 olarak açıklanması bekleniyor.

Dolar bu yılın kazananı oldu... ilk yarı da pusuda bekleyen dolar ikinci yarı da ECB negatif faizle değerlenmeye başladı... FED tüm sinyalleri önceden verdi. büyüme , işsizlik ve enflasyon üçlüsü iyi glirse faiz artırırım dedi... önce varlık alımlarını bitirdi şimdi sıra faiz artırımında...

işsizlik tamam... enflasyon petrol fiyatlarına takıldı ama düzelecek... bugün ise büyüme açıklanacak. iyi gelecek ver doların değerlenmesinin devamını getirecektir.

USDTL veriyi bekliyor. üçgen formasyonunu tamamlıyor. iyi veriyle kırılırsa yeniden 2.35 görülebilir. Kötü veri 2.29'un altına sarkmamıza sebep olabilir.

Eurusd zaten satış baskısı altında, veriyle devamı gelebilir... 1.2150 kapanışı yıl sonu için makul görünüyor... kötü veri ise bizi 1.23'ün üzerinde götürür. ki teknik uyumsuzluk bunu destekliyor. grafikteki gibi...

Altın, son ayın kararsızı altında ise 1180 seviyesinin altında kötü veri fiyatlaması devam edebilir. 1160 ve 1140 önemli. 1194 ve 1200 ise sağlam dirençler.

bakalım ABD ne kadar büyüyecek...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Yaşasın seçmek, seçilmek !!!





Bir yılı daha geride bıraktı dünyamız. Belki hiç bu kadar uzun gelmemiştir çoğumuza. Biraz daha çetin biraz daha sıkıntılı bir sene… sadece bizim için değil belki de “dünya” içinde en sıkıntılı yıldır. İnsanlıktan hiç bu kadar utanmamıştır belki de… başkalarının üzerinden kazanılanların yine başkalarına ödetildiği cezalar, küçücük bir alan sıkışmış halka yapılan zulümler, gözlerini bu “ayıp”a kapatmış insanlar… Neyse ki geride bıraktık 1 Ocak sabahına uyandığımızda her şey bitmişti demeyi çok isterdim. Ama aynı tas aynı hamam. Neyse konumuz bu değil zaten, hem bu olsa bile nasıl olsa kimse bir şeyler yapamayacak. Konumuz : Yerel Seçimler…
Hiç bu kadar sevindirmemişti seçim olayı beni. Hep boşa harcanan kaynaklar, birbirinin arkasından iş çeviren siyasetçiler, sabahlara kadar süren oy sayma işlemleri, oy pusulasına yazılan isimler,imzalar ve de seçimlerde bir yanlışlık var polemikleri akımda kalırdı. Ama bu seçimler başka olacak, başka bir umut doğuracak. Tabi ki ekonomik açıdan.
“Seçim” demek ne kadar da demokratik bir ortam, güler yüzlü insanlar, birbirine saygıyla bakan, seçileni de seçeni de yadırgamamak olsa da bugünlerde sadece “para” demek. Seçim harcamaları piyasaya gerçek bir can suyu olacağını düşünüyorum. Bir çok sektör bu seçimlerden faydalanacak. 3 milyon adayın yarışacağını düşünürsek; sadece partilerin yapacağı harcamalara bir de adayların harcamaları eklenince muazzam bir rakam çıkıyor ortaya. AKP 100,CHP 60, MHP 30 milyon YTL ayıracak seçim harcamaları için bu rakamlara bir de diğer partiler eklenince 200-250 milyon YTL civarı bir harcama çıkıyor ortaya. Piyasalar daha çok IMF’nin vereceği 20 milyar doların katkısını ve piyasayı yeniden kendine getireceği inancında olsa da bu paranın nasıl harcanacağı devletin isteğine kalmış. Ancak seçim harcamaları direkt olarak piyasaya akacak. Hem bu kaynaklar sadece büyük illerde değil bütün ülkeye yayılacağı, sadece büyük şirketlerin ekmeğine yağ sürmek yerine esnafında pay alabileceği bir kaynak olarak düşünüldüğüne de tam anlamıyla bir lokomotif etkisi yaratabilecek. Reklam ajansları, araç kiralama şirketleri matbaalar, organizasyon şirketleri ve de irili ufaklı bir çok esnaf seçim süreci boyunca bu kaynaklardan yaralanacak. Yani 2009 yılının ilk yarısını biraz daha rahat geçireceğiz gibi görünüyor.
Yeni yıla ekonomik açıdan umutla bakmak için sadece küçük bir sebep bu. Umarım umutlarım boşa çıkmaz ve yeni yılda rahatlamış en azından rahatlamaya başlayan bir ekonomiye sahip oluruz.
*** Bu arada İsrail’in Filistin’de yaptıklarını kınamadan geçemeyeceğim. Geçenlerde bir mail aldım yüzlerce marka sıralanmış ve bu markalardan elde edilen gelirlerin Filistin’de yapılanlara kaynak oluşturduğunu gösteren bir maildi. Ancak o kadar çok marka vardı ki hangi birinden kaçarsınız? Keşke birazda biz oturup düşünseydik de oturup birbirini yiyen bir toplum olmak yerine marka zincirleriyle dünyaya hükmedebilen zulümlere son verebilen bir millet olabilseydik.

14 Ekim 2008 Salı

DÖNÜŞ-ÜM


ABD'den ateşlemesi gerçekleşen ve bütün dünyayı hızla sarmaya başlayan finansal yangın tüm hızıyla devam ediyor. Bu yangının ortasında kalan ve sebebini oluşturan başta yatırım bankaları olmazk üzere diğer gelişi güzel hareket eden bankalarda kül olmaya devam ediyor. Daha önce bu tecrübeye sahip en azından bu tür yangınları görmüş az da olsa kendini düzeltmeyi başarabilen Türk bankaları ile henüz bu durumdan nasiplenmiş değiller. Tecrübelerinden faydalanarak bu durumu geçiştirebilecek alt yapıya ve bilgiye aynı zamanda da likititeye sahip bankalarımız belki bugün bir çoğumuzu şaşırtmakta. Ne de olsa krizin bizsiz olmayacağına inanan bir toplumuz. Bir çok kriz atlatmış herseferinde de bunu sosyal hayatımızı yerlebir etmeden geçiştirmeyi başaramamış bir toplumuz. Yaklaşık bir yıl daha devam etmesi tahmin edilen bu büyük krizden nasiplenmeden geçiştiririz.

Bizim dışımızda dünyanın bir çok yerinden hergün yeni bir banka kurtarma operasyonu haberleri gelmeye devam ediyor. Bunun yanında ise artık devletler bankalarının batmaması için ellerinden gelenleri yapıyorlar.Keselerinin ağızını açtılar bir kere kapatmak zor olsa gerek. AB ülkelerinin bir araya gelerek yaptıkları açıklamada bundan sonra hiç bir banka ya da finansal kuruluşun batmasına izin verilmeyeceği ve likitite sıkıntısı çeken finansal kuruluşlara bu imkanın devlet tarafından sağlanacağı haberleri geliyor. Ayrıca mevduat hesaplarına getirilen güvence ve bankalar arası transferlerde devlet garantisi kaybolan güveni tazelemek ve bu darbozağdan kurtulmaya yönelik çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Başı boş bırakılmış, parayı gücün tek kaynağı olarak görenlerin hatalarını topluma ödetmemek için uğraşan bir o kadar da işlerin bu noktaya gelebileceğini göremeyecek kadar sığ düşünceli olan hükümetler şimdi can havliyle batan gemiyi başlayacak bir yer arıyorlar.
Artık devletler bu krizden tek başına çıkmayacaklarını anlamış durumdalar. Bir araya gelen devletler bir çok konuda iş birliği yapmaya başladılar.IMF verilerine göre küresel krizden kaynaklanan zarar 1.4 trilyon doları buldu.Bir çok banka krize kurban verildi.ABD'de 15 bankaya el konuldu. General Motors iflasın eşiğine geldi ve bir çok otomotiv şirketinde işçi çıkarımları yaşanabileceği haberleri geliyor. Krizin maliyeti gittikçe artıyor.

Biz de ise açıklamalar umut verici. Krize hazırlıklı olduğumuzu,dayanabileceğimizi dünyayı etkilediği kadar bizi etkilemeyeceği yönündeki açıklamalar az da olsa yatırımıclarımıza nefes aldırıyor. Bu durumda kimsenin muhteşem büyüme rakamlarına ulaşabileceğimiz ya da ihracatımızın tavan yapacağını ya da cari açıkımızı kapatmamızı bekleyeceğini sanmıyorum.Ama nedense medyada estirilen hava sanki biz dünyadan daha önce dibe vurmuşuzda bizim haberimiz yokmuş gibi davranmaları. Maliye bakanlığından gelen durumumuz iyi açıklamalarına rağmen nedense bir panik havası oluşturulmaya çalışılıyor. Elbette hiç bir hükümet durum ne kadar kötü olsa da kötüyüz demez ama zaten kaybolan güveni yeniden yerine getirmeye çalışmak birazda medyanın görevi değil mi? Yangına körükle gitmek kime ne gibi bir fayda sağlayabilir?

Krizi genel olarak düşünecek olursak; ortamın bu kadar rahat olması her canı sıkılan bankanın istediği gibi kağıttan gelirler yaratarak, istediğine kredi vererek istediğini borçlandırarark tüm dünyayı sürüklediği durum ortada. Sonucunda da tekrar kamulaştırılan el koyulan ya da çuval dolusu paralarla yardım paketleri kapılarının önüne konulan bankalar, finans kuruluşları yani ekonomiye geri dönen bir devlet aklıma şöyle bir soru getiriyor sosyal devlet geri mi dönüyor?

8 Ekim 2008 Çarşamba

Kim Suçlu?


Uzunca bir o kadar da güzel bir tatilin ardından çoktandır yazamadığım bloguma geri döndüm. bu süre zarfında ekonomilerde bir çok gelişme oldu. Kurtarma paketleri umut verdi kabul edildi reddedildi derken günlerdir dünya ekonomilerinin dibe doğru gidişini izliyoruz. Üstelik kriz henüz sosyal alana yani tabana yayılmaya başlamadı bile. Tabanı etkilemeden kurtarma operasyonları çare olsa iyi olacak. '29 Buhranından bu yana tüm dünyayı bu derece etkileyen ender bir ortam. Hem de bir çok ülke başkanının birbirleriyle masaya oturup beraber hareket etmek istediği bir ortam... Üstelik bu kriz başlamadan önce de dünyanın bir çok yerinde masum insanlar ketlediliyor,küçük çocukların bile kanı dökülüyor kimse bşr araya gelelim demiyordu. Ama ne de olsa şimdi kanı dökülmesede paraları yere saçılanlar başka insanlar. Ne de olsa o kanı dökülenlerin paraları yok ki yere saçılsın. Şimdi paralarıyla prolarını yakanlar zor durumda kalmasın yeter ne de olsa bütün dünya onlar için yaşıyor...

Bilindiği gibi krizin kaynağı mortage kredileri olarak gösteriliyor. Ama batanlarında suçu yok değil. Hatta bana göre bütün suçlu onlar. Amerika'da ki yatırım bankalarından bahsediyorum. Bu bankalar mevduat toplamaz çek, senet,kredi kartıyla uğraşmazlar. Bunun yerine uluslar arası piyasalarda büyük parçalar halinde nakit yönetimi yapılması için kendilerine verilen paralar bu bankaların kaynağını oluşturur. Yani riski yüksek bankalardır. Oysa ticari bankalar risk düzeyi daha düşük bankalardır. Mevduat toplar ve bu mevduat giriş çıkışları hemen hemen birbirini dengelerler.Çok fazla küçükişle uğraşmasına rağmen yapabilecekleri sınırlı olan ticari bankalar küçük ve kısa vadeli muvduatları büyük ve uzun vadeli krediye dönüştürerek kendi yağlarında kavrulup giderler. Yatırım bankaları ise büyük hacimli işler yaparlar. Petrol ve maden ticareti vazgeçilmezleridir. Petrol ticaretinde yaptıkları işin ismi ise "kağıt varil ticareti"dir. Sanal ortamda vadeli işlemler piyasasında yükseltilen fiyatlar gerçek ortama gerçekmiş gibi dayatılarak reel fiyatlar yükseltiliyor bundan da muazzam paralar kazanıyorlar. Öyle ki petrol üretimi 85 milyon varil olan bir ortamda 400 milyon varil petrole denk gelen kağıtların alınıp satılması paraların havada uçuşması anlamına geliyor.Kısacası yoktan zengin olanlar ellerii çakyıtmadan çeplerimizin içinde gezdiriyorlar hatta birde çaksanız noldur sanki diye yüzümüze bakıyorlar.

Bu bankalar bir yandan başkalarına akıl, bilgi, deneyim satarken bir yandan da bunları kullanalarak para kazanıyorlar. Anlaşılacağı üzer bu bankalar dev ekonomilerde ortaya çıkıyorlar. Ancak uzaklarda olmaları bizi ekilemeyecekleri anlamaına gelmiyor. Türkiye'de işlem yapan bankaların borç portföylerini satıpalıp üreticimizin alacaklısı konumuna gelen bu bankalar şimdillerde alacaklısı değişen üreticileri yakında kapıyı çalacaklar diye kara kara düşündürüyor. Oysa üreticilerimizin bu borçları ödeyebilmeleri içn ihracat yapmalrı gerekiyor. Ne yazık ki şu ortamda ihracat bile artık zor gerçekleşiyor. Yani öyle bir ortam oluşturuldu ki sanki siz borçlarınızı ödemeyinde biz nası olsa onları almasını biliriz paranız yoksa firmalarınızıda alırız derler gibi...

Borsaların dibe doğru gittiği bu ortamın sosyal hayata etkileme sınırına yaklaştığı ve milyarlarca insanı etkilediği bir çoğunu işsiz bırakacağı krizin tek sebebi ceplerini daha çok doldurmak isteyenlerdir. Kısa zaman sonra bavullarını toplayıp bir adaya yerleşip yanlarında götürdükleri-üzerinde kan izleriyle-paraların tadını çıkarırken bizler umarım yine başbakanlık önünde yazar kasaları fırlatmak zorunda kalmayız...

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Savaşın Gölgesinde


Öyle bir gölge ki sadece gözleri karartmakla kalmıyorum tüm gönülleri karartıyor. Hem de hiçbir gönül ayırt etmeden küçücük tertemiz yürekleri kana buluyor. Belki gövde gösterisi belki gözdağı, ama amaç hiç değişmiyor sadece biraz daha fazla pay alabilmek. Tüm bu kargaşanın içersinde ise olan yine kuklalara oluyor. Bir taraf kolundan bir taraf bacağından çekiştiriyor. Kim ne koparırsa.Neyse bizim işimiz ekonomi…

Kapatma davasının ardından piyasada kısa sürelide olsa esen iyimserlik havası yerini temkinli beklemeye devretmeye başladı. Kararın açıklanmasının ardından siyasi belirsizliklerin ortadan kalkmasıyla piyasalar da kendini toparlamaya başlamıştı. Ancak dışardan gelen haberler ile tekrar beklemeye geçen piyasalar dış piyasalarda gelecek olumlu haberleri beklemeye geçti. Gürcistan- Rusya gerginliği Türkiye’nin aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin borsalarının değer kaybetmesine yol açtı. Ancak Rusya’dan çıkması muhtemel sıcak paranın Türkiye’yi ziyaret etmeden geçmemesi de göz önünde bulundurulmalıdır. YTL’nin önlenemez yükselişi ise halen devam etmekte, Amerika merkez bankası FED’in enflasyonla ilgili endişeleri yüzünden faiz artırımına gitmemesi de bu yükselişte etken teşkil etmekte. Petrol fiyatlarında yaşanan hızlı düşün önümüzdeki zaman içerisinde FED’in bu kararında ısrar etmekten vazgeçip yeniden faizleri artırabileceğini bu durumda da doların tekrar kendini toparlayıp bir miktar değer kazanabileceği unutulmamalıdır. Ancak bu değerlenme devamlı bir şekilde olması muhtemel gözükmüyor. Şu aralar patlak veren savaş ve bu gerginliğin kendini hissettireceği petrol fiyatları FED’in enflasyon korkusunu tekrar tetikleyerek yeniden dolara değer kaybettirebilir. Ayrıca gösterge faizlerini değiştirmeyen Avrupa Merkez Bankasının enflasyonla ilgili endişelerini gidermeye başlaması üzerine euro karşısında da hızla değerlenmeye başladı. Doların tekrar o muhteşem günlerine dönmesi zor gibi görülüyor ama kısa vadeli de olsa dolarda ki yükseliş göz ardı edilmemeli.

1 Ağustos 2008 Cuma

Piyasalarda Hareketlilik




Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu "kapatmama" kararının ardından piyasalarda canlanma görüldü. İMKB 7 mayısdan bu yana en yüksek seviyesine ulaşmayı başardı. Ancak karar açıklanmadan önce de borsada iyimser hava iyice kendisi hissetirmekteydi ve %5,6 lık bir atış görüldü. Bu artış gösterdi ki yatırımcıların beklentileri kararın "kapatmama" yönünde olacağıydı.

Dolar ise kararın açıklanmasını bekledi, kararın açıklanmasından sonra 1,16'nın altına indi. "Kapatmama" kararı ile erken seçim riskinin ortadan kalkması ve istikrarın devam edeceği yönündeki beklentilerin artması ile orta vadede piyasalarda iyimser havanın devam edebileceği görülüyor. Ancak hisse senetleri halen gerçek değerlerinin altında seyretmeye devam ediyor.
Bu da gösteriyor ki siyasi belirsizlikler halen tam olarak ortdan kalkmış durumda değil. Ergenekon davası ve hepimizi üzen terör olaylarıyla birlikte huzur ortamının kaybolacabileceği endişesi halen kendisini hissttirmekte. Ayrıca Merkez Bankası'nın faizleri artıracağı beklentisi ve enflasyon hedeflemesinin tutturulamayacağı yönündeki endişlere bir de dış piyasaların etkisi ve petrol fiyatlarının yükseleceği yönündeki beklentilerin eklenmesiyle iyimser havanın uzun vadeli olamayacağı düşünülüyor.

Tüm bu faktörler bir arada düşünülürse piyasalarda kar satışlarının başlama riskinin yüksek olduğunu her an temkinli olmak gerektiğini unutmamak gerekir.