31 Ağustos 2008 Pazar

Fırsat Maliyeti...


Öncelikle bu geceden itibaren ruhunu hissedeceğimiz mubarek ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dilerim. Öyle bir ay ki herkesin herşeye bakışı değişiyor farklı bir tad bırakıyor ruhlarda. Hele şimdilerde şu sıcaklar hala kendini hissettirirken, günler hala muazzam derecede uzunken birde halen tatilde olduğum gerçeği ile huzurluyken bu fırsatı değerlendirmek için bekleyen şeytana gün doğuyor ve "nası olacak bu sıcakta ramazan" diye veriyor vesveseyi... Allah hayırlı ramazanlar nasip ettsin. Az önce fırsattan bahsettim,şeytana verilmiş bir fırsat, bizlerin farkında olmadığı bir çok fırsat...Pek farkında olmasakta birçok fırsatı elimizden kaçırdığım olur hep hayatta, ekonomide. Blogumun başlığını "fırsat maliyeti" koydum. Kaçırdığımız fırsatların farkında olalım diye ekonomide. İşte bu yazımda blog başlığımı tanımlıyorum
Fırsat mailyeti, aslında iktisatın temel bir teorisinden yola çıkılarak elde edilir.Kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçlarımızı karşılamak için elinden geleni yapan iktisat bize bir de bazı fırsatları nasıl da harcayabildiğimizi anlatmaya çalışmıştır. Fırsat maliyetinin bir çok tanımını bulabilirsiniz, ama özü olarak fırsat maliyeti, bir malı/hizmeti elde etmek için başka bir maldan/hizmetten vazgeçme maliyetidir. Bu durumda bir malı kullanıyorsunuz ancak diğer bir maldan vazgeçiyor ve onun size sağlayacağı avantajları göz ardı ediyorsunuz.Şöyle bir bakın yaşama insan ne kadar çok şeyden vazgeçiyor aslında. Devamlı tercihlerin söz konusu olduğu bir yaşamda heralde vazgeçtiklerimizin maliyetini ortaya koymaya çalışsak kazandıklarımızdan daha uzun bir listeye sahip olurduk. Fırsat maliyetini daha iyi anlayabilmek için bir örnek verelim; Örneğin Amerika Irakta nükleer silah olmadığını kabul etmiş ve savaş açmak yerine kendi ülkesinde barışı korumayı tercih etmiştir. Bunun Amerikaya maliyeti; Petrol fiyatlarının yükselmemesi, binlerce sivilin ölmemesi ve Irakın sonsuza dek demokrasiden yoksun yaşaması (!) gibi bir çok sonuç sıralanabilir bir tek sebebe karşılık.
Yaptığımız bir çok tercihin elbette bir çok alternatifi vardır mutlaka. Asıl olarak burda önemli olan tercih edilen mal/ hizmet ya da durumun sağlayacağı fayda,kazançtır.İktisatçılar arasında yaygın bir söz vardır "Bedeva öğle yemeği yoktur." diye. Yani size ısmarlanan bir yemeğe koşarak gidebilirsiniz ama bu esnada bir çok fırsatın da maliyetine katlanmış olursunuz. Fırsat maliyeti iktisatta en sevdiğim konudur, fazlaca düşünüldüğü zaman zararlarıda olabilir. Her seçimde defalarca düşünmeye, fayda analizi yapmaya, hayatı çekilmez kılamaya sebep olabilir ama neden vazgeçildiğini bilmek ya da vazgeçilen durumun farkında olmak açısından haz da verebilir.
Şimdi bloguma bir de bu gözle bakıldığı zaman ; blog başlığımı "fırsat maliyeti" koydum çünkü yazdıklarımı okuyanlar başka bloglarda yazılanlardan ya da okumak için ayırdıkları esnada yapacakları başka işlerden vazgeçiyorlar farkında olmadan bu da bir maliyete sebep oluyor. Faydası tartışılabilir tabii.Fırsatları doğru değerlendirmeniz dileğiyle...

14 yorum:

Aslan Karahan dedi ki...

Çok güzel yazıydı ellerine sağlık örnekler sayesinde daha iyi anladım.
Hayırlı Ramazanlar...

Dr.Firma dedi ki...

Fırsatları değerlendirebilmek için alternatif fırsatların farkında olunması önemli.

Benzer özelliklere sahip ülkelerden ;

Yıllarca ambargo uygulanan Vietnam gelişirken ,

Borçları silinen ,serbest ticaret anlaşmaları bulunan ,hibe yardımlar alan Nikaragua ise gelişme kaydedemedi.

Vietnam uygulanan ambargoyu fırsata çevirdi.

Çünkü kendisini geliştirdi.

Hazıra alıştırılmış Nikaragua ise ileriye gidemedi.

Kapitalizm de belki bir fırsattı ;

Dünyada bu konuda en iyi örnek olarak gösterilen ülkeler ;

Uganda ve Vietnam

Demekki onlar konuyu farklı algıladı.

Ve küreselleşmede ;

Çin ,Hindistan ,Brezilya.

Fırsatların olması kadar doğru algılamak ta önemli.

Dünyadaki az gelişmiş ülkelerin bir çoğu ise bir masal dünyasında daha iyiye gittiğini sanmakta.

Veli KOCATÜRK dedi ki...

Gerçekçi olamayan toplumlar her durumda daha iyiye gittiklerini sanmaya makumlar ama sonuç itibariyle bir gelişme kaydedememekte sadece verilen ile yetinmektedirler. Ülkemize bakınız. Ekonomik durumun eskiye nazaran daha iyi olduğunu uygulanan politikaların rahat bir ortam oluşturduğunu sanan bir halk var. Evet eskiye nazaran daha iyi olduğunu bende kabul ediyorum.Ancak bizim kadar uzak bir geçmişe sahip ve bu geçmiş sayesinde bir çok tecrübe yaşamış bir toplumun bundan daha iyi bir durumda olması gerektiğine inanıyorum. Üretmeden tüketmeye verilen ile yetinmeye alıştırılmış bir toplum nasıl olurda fırsatları görebilir? Oysa bazı fedakarlıklar ile- ki bu fedakarlıklar geçtiğimiz her ekonomik darbozağda toplumumuz tarafından hiç terettüt etmeden gösterilmiştir- durumumuz bundan daha iyi olabilir ve bir dünya devi olabiliriz.
İşte bunun olabilmesi için hem fırsat yaratacak bir sistem hem de bu fırsatları görüp yerinde değerlendirebilecek bir zihniyet gerekmektedir.

Dr.Firma dedi ki...

Dünyadaki tüm ülkeler ekonomik olarak geçmişleriyle kıyaslandığında daha iyiye gitmekte.

Düşündürücü olan ,

Bir çoğunun bu hızla ve yöntemlerle devam ederlerse gelişmiş ülkeleri yakalama şanslarının bulunmaması.

enbiyaakbulut dedi ki...

ekonomi ile bilgilere ihtiyacım vardı blogğunuzu takip edicem. Ayrıca sayfamda görüntülemeye alıyorum.



çalışmalarınızda başarılar.

enbiyaakbulut dedi ki...

ayrıca kimya mühendisliği ve mühendislik ekonomisi ile ilili bilgilerede ihtiyacım oluyor.

iyi çalışmalar.

Adsız dedi ki...

Olay biraz da matematiksel.
İvme yetersiz.

Veli KOCATÜRK dedi ki...

oksijen;
Teşekkür ederim. Size de çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Orpen;
Matematiksel olay nedir anlayamadım.

Adsız dedi ki...

Fırsat maliyeti de neticede matematiksel bir olay.Dr.Firmanın yorumundan yola çıkarsak ülkelerin kalkınmışlıklarında 100 sene öncesine göre ilerleme mevcut ancak gelişmiş ülkeler hızlı geri kalmışlar yavaş bir şekilde ilerliyorlar ivme farkı mevcut.Dolayısı ile makas her geçen gün açılıyor.

Veli KOCATÜRK dedi ki...

Dediğinize kesinlikle katılıyorum. Bu durumda mevcut ekonomik sitemin daha da geliştirilmesi yeni fırastlar küçük görünen ama büyük sıçrayışlar yaptıracak adımlara öncülük etmesi gerekmektedir.Bunun için de teknoloji üretmekten geri kalmamak taklit yerine yenilikçi olarak o makası baskılamak gerektiğine inanmaktayım.

# sinekgibi # dedi ki...

Amerika'nın Irak'a savaş açmasının Amerikan çıkarlarına hizmet etmediği gibi bir yorum çıkardım yazındaki örnekten.Eğer yorumum doğruysa bu düşünceni mantıklı bulmadım.Çünkü Amerikan'nın süper güç olduğunu göstermesi ve bögede/dünyada etkili olabilmesi için böyle savaşlara ihtiyacı var.Bugün Rusya bile etkisini göstermek için Gürcistan'a savaş açma ihtiyacı hissetmiş bu doğrultuda Gürcistan'ı tahrik etmiştir.

Veli KOCATÜRK dedi ki...

Cihan bey,
Yorumunuza tamamen katılıyorum.Ancak benim yazdığımı yanlış hatta tam ters şekliyle anlamışsınız. Belki de örenği okurken cümlemin sonuna koyduğum ünlem işaretine dikkat etmemişsinizdir.

Dr.Firma dedi ki...

Orpenle aynı görüşte olduğunuz ,benimde katıldığım ;

Ülkelerin gelişme ivmeleri çok önemli.

Gelişme denince neyi gözönüne alıyoruz.

Neye göre ? Kime göre ?

Örneğin gelişmekte olan bir ülke bir afrika ülkesinden daha fazla gelişebilir.

Önemli olan ise ;

Gelişmenin benzerlerinden ne kadar fazla ,gelişmişlerden ne kadar hızlı olduğudur.

Birde hormonlu büyüme konusu var.

Büyük bir banka dünyada en az gelişmiş ülkeye gitsin ve bol bol tüketici kredileri versin.Bu durumda insanların refahını arttırıp öyle bir büyüme yakalarsınız ki dünya şaşırır.

Ama konuya biraz yakın olanlar hiç şaşırmaz.

Büyümenin ne şekilde olduğu önemli.

Katma değerinizi arttıramadıysanız, aslında bir şey yapmamışsınız anlamına gelir ve gün gelir cebinizde bir kısmı bile olmayan parayı harcamanın pişmanlığıyla başbaşa kalırsınız.

Veli KOCATÜRK dedi ki...

Hindidstanın büyük atılımın en önemli nedeni şüphesiz bilgi teknolojisinde yaşanan gelişmeyi önceden farkedebilmeli ve buna göre altyapılarını hazırlayabilmeleridir. "erken kalkan yol alır" hesabı bizim eksikliğmiz farkedemediklerimiz olsa gerek.
Büyüme verilerimizi ise kıyaslama açısından daha önceki verileri dikkate alınarak bizlere sunuluyor.Oysa hedefi olmayan bir ekonomide büyümenin bir hedefi olmadığı zaman yani reel olarak bir katkısı olmadığı zaman sadece ileride tablolarda "vay be ne günlerdi" demek için güzel bir görüntüden başka bir anlam ifade edemez.
Ekonomimizin her alanında olduğu gibi büyüme verilerimize de -gerçekçi- verilerile hedef belirlenirse ve gelişmiş ülkeler üretim olanakları ile baz alınırsa daha doğru yatırımlaryapılarak gerçekçi büyüme sağlanır.
Oysa MB'nin yaptığı enflasyon hedeflemelerini bile sık sık değştirmek zorunda olduğu bir ülkede bu hedeflemeler kim bilir neye göre düzenlenir.